GDO'lu Su Etkileri



GDO’ların insan sağlığına etkisi; şimdi biz herhangi bir et, herhangi bir
nebat yediğimiz vakit o bitkinin genetik şifresini de yiyoruz. Doğrusu biz süreklibeslenirken gen yiyoruz. Üretici şirketler diyor ki, sen zaten habere
gen yiyorsun, hayvan da habere gen yiyor ve insan vücudu bu genleri hazmediyor.
Doğru, adamlar haklı, bizler her gün gen yemiyor muyuz, yiyoruz.
O genleri büyük abdestle aynı gen olarak mı atıyoruz? Hayır, onları sindiriyoruz
ve protein yapıtaşlarına bölünüyor ve bu insan vücudunda yeni
protein üretiminde de kullanılıyor. Doğru da püf noktası şurada, bitkideki
siyah noktacığı elde eden proteinle gözbebeğimizdeki siyah noktayı sağlayan
protein aynı protein, dolayısıyla yüz binlerce, milyonlarca yıldır aynı
genetik özellik mevcut ve bir nebat içindeki yada hayvansal ürün içindekigen dizilimi onun algılanıp sindirilmesi açısından çok önem kazanıyor. Siz
bu dizilime, yüz binlerce senedir, milyon yıldır var olan bu dizilime dışarıdan
müdahale ettiğiniz zaman o genin o geni bizim vücudumuzda idraklayacak
reseptörler tarafından algılanmasının önüne geçmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla
artık o gen sindirilmiyor.
Münih Süt Enstitüsü Avrupa'nın en büyük süt araştırma enstitüsü,
GDO taraftarı bir enstitüdür ve Greenpeace sütlerde GDO saptandığında
çıngar çıkmıştır. Bunun üzerine GDO lobisi Münih Süt Enstitüsüne, Münih
Teknik Üniversitesi Süt Enstitüsüne “bağlarımsız bir araştırma” yapmasını
önermiştir. Bu araştırma sonucu sütlerde GDO yoktur sonucu çıktı, daha
başka bir sonuç da beklenemezdi, fakat şapşallıklarına mı geldi nedir, bilemiyorum,
şunu da açıkladı bu araştırma. İneklerin yediği bin tane yabancı
gen var ise bunun 600’ü değişmeden dışkıyla atılıyor, etken formuyla atılıyor.
şu demek oluyor ki şirketlerin yıllardan beri iddia etmiş olduğu biz bu yabancı genleri sindiriyoruz
lafı lağım oldu. Sadece bu ne demek? Şimdi siz aydın, bilgili bir Türk çiftçisi
olarak organik tarım yapıyorsunuz, organik tarımda yabancı kimyasal
gübre kullanmamak için hayvansal gübre kullanıyorsunuz. Sadece hayvan
yemi olarak yurtdışından gelmiş soya yediriyorsunuz.

O soyadan ineğin vücuduna
geçen genetik yapısı bozuk genlerin yüzde 60’ı dışkıyla aktif bir
şekilde tezekte bulunuyor ve siz o tezeği toprağınıza döküyorsunuz. Hani
GDO'lu ziraat yapmıyorduk Ahmet Bey, işte GDO'lu ziraat bu. Yani bugün
Türkiye'de artık GDO'lu tarım yapmıyoruz ki kamuya açık alanlarda ben de
hep GDO'lu tarım olmadığını söylüyorum. Çünkü bir GDO'lu domates ya dabiber tohumu ithali yok Türkiye'ye, fakat siz hayvan yemi olarak GDO'lu
ürün kullandığınız süre ve o hayvan gübresini tarlanıza attığınız zaman
sizin tarlanız ve ürününüz artık GDO'ludur. Çünkü bu genler topraktaki
bakterilere geçiyor. O bakterilerden böceklere geçiyor, bitkilere geçiyor, oradan
içme suyuna geçiyor. Yağmur suyuyla ya derelere ya da yeraltı sularına
geçiyor. Dolayısıyla bizim Ahmet Atalık’ın da ısrarla vurguladığı şeklinde tüketici
bilinçlenmesi çalışmasının yanı sıra çok ciddi bir şekilde bu ürünlerin ülkemize
girmesini engelleme çalışmamız olması gerekiyor. Çünkü bu ülkeye
girdikten sonrasında veba şeklinde bir şeydir, çıkarmak artık ne yazık ki olasıdeğildir.

Peki, bizim tarım Bakanı “bizler artık küresel bir oyuncuyuz, tek başımıza değiliz. O yüzden dünya kurallarına uymamız gerekiyor.” şeklinde bir sözı
vardı, “bizler herhangi bir ticareti engelleyemeyiz.” diye bir lafı vardı. Sadece
gerek Avrupa Birliği'nin besin Güvenliği Yasası, gerekse de Dünya tecim
Örgütü'nün bitki ve sağlık Yasası bizlere bu imkânı veriyor, sokmama imkânı
veriyor. Bakın, ben her ikisini okumamak için Dünya tecim Örgütü'nün
sağlık ve bitki Sağlığı Tedbirlerinin Uygulanması Hakkında Anlaşmanın 5.
Maddesinin 7. Fıkrasını okumak isterim. “yeterli bilimsel kanıtın olmadığı
durumlarda bir üye ülke uluslararası örgütlerden ve diğer üye ülkelerin aldığı
sıhhat ve nebat sağlığı tedbirlerinden elde edilenler de dahil olmak üzere
mevcut verilere dayanarak geçici olarak sıhhat ve bitki sağlığı tedbirleri alabilir.
Bu şekilde bir durumda üye ülke daha objektif bir risk değerlendirmesi için
gerekli ek bilgiyi sağlamalı ve buna gore sıhhat ve bitki sağlığı tedbirlerini
uygun bir süre içinde gözden geçirmeli.” Avrupa Birliği yasası buna ilave
olarak şunu söylüyor, “Sizin koymuş olduğunuz engeller uluslararası ticareti
engellemeye yönelik haksız bir unsur taşıyacak boyuta gelmemeli.” şu demek oluyor ki siz
sıhhat riski görüyorsanız bu hakikaten sıhhat riski dolayısıyla bir engellemeolsun, rekabet sebebi öne sürülerek olmasın.